#Ehl-i Keyf
Explore tagged Tumblr posts
Text
Doğum Gününü Sahnede Kutladı
Ehl-i Keyf şarkısıyla büyük çıkış yapan Umut Açıkgöz, doğum gününü sahnede kutladı. 38 yaşına giren sanatçı, İzmit Şehir Kulübü’ndeki sahnesinde yeni yaşına şarkılar ve alkışlar eşliğinde hayranlarıyla birlikte girdi. Doğum gününü her sene sahnede kutladığını söyleyen sanatçı, “En mutlu olduğum yer sahne. Allah bana her yıl yeni yaşıma sahnede girmeyi nasip ediyor. Sizlerle birlikte olduğum için çok mutluyum” dedi.
AYAKTA ALKIŞLANDI Sahnesinin Anneler Günü’ne denk gelmesiyle 2 kutlama birden yapan sanatçı, "Anneler gününüz kutlu olsun... başımızın tacı annelerimiz...Evladını kaybeden anneler... Annesini kaybeden evlatlar... Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun" sözleriyle ayakta alkışlandı. Güçlü sesi ve iddialı şarkılarıyla sadece Türkiye’de değil, Arap ülkelerinde de hatırı sayılır bir şöhret elde eden Umut Açıkgöz, yaz boyu Bodrum sahnelerinde olacak. Sanatçı, bir yandan da Bodrum öncesi tüm vaktini yeni şarkıları için stüdyoda geçiriyor. Read the full article
0 notes
Text
Kahvenin tarihçesi
Kahvenin tarihçesi Kahve tarihi, ilk nerede bulundu, nasıl bulundu ve kim buldu? Kahve Hakkında merak ettiğiniz her şeyi makalemizde bulabilirsiniz.
Kahvenin tarihçesi Kahve tarihi, ilk nerede bulundu, nasıl bulundu ve kim buldu? Kahve Hakkında merak ettiğiniz her şeyi makalemizde bulabilirsiniz. Kahvenin tarihçesi nedir biliyor musunuz? Merak ediyorsanız bu yazı fazlasıyla dikkatinizi çekecektir. Telefonfal.com Online Fal cafesinde Kahve falına geçmeden önce kahve bitkisinin tarihinden bahsetmek daha faydalı olacaktır. Tropikal iklim,…
View On WordPress
#coffee café#ehl-i keyf#kafes#kaffe#kaffee#kahva#Kahve Hangi dildir?#Kahve Ne zaman satılmaya başlandı?#Kahve Nerede Yetişir#Kahve Osmanlıya nereden geldi?#Kahvenin Ana vatanı neresidir?#Kahvenin en çok üretildiği ülke#Kahvenin tarihçesi#Kahveyi İçen İlk Türk kimdir?#Kahveyi kim buldu?#kahvi#koffie#Neden Türk Kahvesine Lokum koyarız?#qahwah#Türk Kahvesi çekirdeği nereden gelir?#Türk kahvesinin kökeni nedir?
0 notes
Text
Heyecan en iyi rehberdir
- “ Farklı kazanımları elde edebilmek için farklı yollardan gitmeli, hiç yapılmamış olanı yapmalı” demiştin. Farklı yolları açabilmek, tamam da yönümüzü nasıl belirleyeceğiz?
+ Heyecan yoğunluğu duygusal ve hatta mantıksal düzlemde çalışan en iyi pusuladır. Güvenilirdir. Şöyle ki yeni bir yol açmak, yapılmamış olanı yapmak için atılacak ilk adımın yönüne sadece ve sadece heyecan yoğunluğumuza bakarak karar verebiliriz. Heyecan alınan risk ile orantılıdır. Risk de yapılmamış olanı yapmakla doğru orantılı olarak artar. En büyük kazanımları da hiç yapılmamış olanı yapmakla elde edebileceğimizden, bu basit orantının bize heyecan yoğunluğunun en iyi pusula olduğunu işaret ettiğini göreceğiz.
- Ehl-i Keyf özelinde değerlendirdiğimizde hayatın “hazzını” yakalamak için çaba gösteren bir insanın risk alması hiç hazza işaret etmiyor gibi geliyor.
+ Unutma ki gerçek haz o anda aldığın geçici keyiften almış olduğun haz olamaz. Çünkü bu durumlar zıttı ile tekemmül eder. Kısa süren bir haz halinin tek açıklaması kendini gerçekleştirememiş veya hayat ormanında çıkış yolunu açamamış kişinin açlıktan ölmemek için zehirli mantar yemesi gibidir. Oysa ki yolunu açmış kişinin ormanın dışına çıkabildiğinde, arkasına dönüp baktığında gördüğü o ormanın sadece güzel bir manzaranın parçası olduğu ve abartılacak bir yanının olmadığıdır. Bu görüşü yakalayan bir bireyin o ormanın sunduğu zehirli olmasa bile onunla yetinemeyeceği aşikardır.
- Şu halde gerçek hazzın hayat ormanının dışında fark edilebileceğini anlıyorum ve fakat bu nedir?
+ En yüksek haz bir ide ise o herkesin karşısına başka bir olgu içerisinde gelecektir. Aslında en yüksek haz tek bir ide olmakla beraber hepimizin karşısına farklı cisim, insan veya duygu veya çok farklı bir olgu olarak çıkabilir. Bu noktada o hazzın bize sunduğu görüntüden ziyade ona ulaşmış, onu yakalamış ve daha da önemlisi tüketemeyeceğimiz bir varlık olduğunu anlayarak sonuna kadar bu hissin mutluluğunu yaşamaktır. İşte gerçek keyif budur.
5 notes
·
View notes
Text
Allah’tan başkasının aşkına ancak ‘düşülür’ arkadaşım
“Bizi aldatan bizi kurtarır...” Virginia Woolf, Pazartesi ya da Salı’dan...
Kanmak istemeyeni kandıracak yalan yok. Ve kapılmak istemeyeni sürükleyecek öfke. Cehennem yanmaya meyalleri yakar. Her âşık avını ararken avlanmış. Her sapma bir kuvve-i gadabiye veya şeheviye mahsulü. Yani ki arkadaşım: Kötülüğün içimizde bir dostu var. Dayanağı var. Tutamağı var. Akıl sonraları oyuna dahil oluyor. Kemlik kaçınılmayacak kadar zevkli-lezzetli-menfaatli geldiğinde o da delil uyduruyor. Sakınamadığının yolunu yapıyor. Meşrulaştırması vicdanın sesini kısar çünkü. Acımalı ona. Ne yapsın? Çaresiz fakir. Süfehanın sofrasında akıl ancak sâkidir. Nedametinin sesiyle ya uyanır ya... Ölünce.
Efendi de kapıya iner o sarayda. İtle eğleşir. Hanımlar yabani gençlerle sohbetler eder. Yetişmiş kızlar çocukların oynamasını tanzime uğraşır. Kapıcı desen, havasından geçilmez, hepsinin kumandanı. Dışarıdan baksan şenlikli gelir halleri. Fakat tantanası boşluğuna işarettir davulun. Yerliyerindeliği kuşanmamış her emek abes. Abesin içinde her rakam yalan. Gürültüsüne kanma. Sen ne bakıyorsun fiilin yoğunluğuna! O hayrın delili değil ki. Ferasetin varsa hikmetin olgunluğuna bak. Susamış adamın ‘deniz suyu içmekle’ övünmesi hüner değildir. Nicelik hep kandırır. Bardak saydırır. Hem biliyorsun: Elma kavak kadar uzamasa da, kadrini bilirsen, en tatlı lokmacıkları küçümen ellerinden yersin.
Evet. Öyle. Kanmak istemeyeni kandıracak yalan yok. Şeytan da böyle dahil oldu imtihanımıza. Fıtratımızda gördü ‘Hel min mezid’in izlerini. Arzuladığımızı farketti yanlışı bazı vakitler. Rüya sevdiğimizi. Şebperestliğimizi. İki yola birden yolcu yaratıldığımızı, karıştırdığımızı, kapıldığımızı. Bazen miyoplaşıp şerre sarıldığımızı. Bazen kartallaşıp hayra meylettiğimizi. İkirciğimizi. Seçemediğimizi. Her vakit aynı netlikle göremediğimizi.
Mürşidim bu makamda diyor ki: “Adem şerr-i mahz, ve vücud hayr-ı mahz olduğunu ehl-i tahkik ve ashâb-ı keşif ittifak etmişler. Evet, ekseriyet-i mutlaka ile, hayır ve mehâsin ve kemâlât, vücuda istinad eder ve ona râci olur. Sureten menfi ve ademî de olsa, esası sübutîdir ve vücudîdir. Dalâlet ve şer ve musibetler ve mâsiyetler ve belâlar gibi bütün çirkinliklerin esası, mayası ademdir, nefiydir. Onlardaki fenalık ve çirkinlik, ademden geliyor. Çendan suret-i zâhirîde müsbet ve vücudî de görünseler, esası ademdir, nefiydir.”
Yani hayat acabasız tayin edilen ademîliklerden-vücudîliklerden ibaret değildi arkadaşım. Sûreten ademî (yokluksal) görünen vücudîlikler ve sûreten vücudî (varlıksal) görünen ademîlikler de vardı. İmtihan bu zeminde başladı. Şeriat bu hikmetle vahyolundu. Tevekkül bu inayetle emredildi. Cennetteki onca ağaç/meyve içinde yalnız birisi yasaktı sana. Neden onu seçtin? Helal dairesi keyfe kâfi değil miydi? Demek haricinde kalana da merakın vardı. Dilin yanmalıydı. Yoğurt üflenmeliydi. Dokunamadığın arzun oluyordu henüz. Kandırılmaya açık kapılar barındırıyordu. Cennetse cinneti kaldırmazdı. Düştün.
Hayalin kuyruğu merak. Merakın kuyruğu hayal. Merak bir tarafıyla garkolmadır birşeyde. Neyi merak edersen, dikkatli ol, onda boğulursun. Dışında kalan bütün dünyayı unutur da yalnız o olursun. Şefkatin bir tehlikesi varsa burada saklanıyor. Şefkat merakı peşinde sürükler. Öfke’de ne diyordu Philip Roth: “Başka insanların gücü gibi zayıflığı da seni mahvedebilir. Zayıf insanlar zararsız değildir. Zayıflıkları onların güçleri olabilir...”
Varlık da bazen seni zayıflığıyla içine çekiyor. Hayır küllî, şer cüzî, tamam. Ama cüzler de seni şerlerinde boğabilir. Kesretine çekebilir. Merakının sana bunu yapabildiğini gördü belki de iblis. Cüzde boğulup küllü göremeyebileceğini bildi. Parçaya takılıp bütünden olabileceğini sezdi. Tek bir ağaçta bitirdi seni koca cennette. Sen de şimdi düşüşünün ardını ‘dikkatle basmaya, batmaktan korkmaya; bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem’a, bir işaret, bir öpmekte batmamaya’ ayırıyorsun. Bunun eğitimi alıyorsun belki de dünyada. Ayağını kaydıran şu kusurun idi çünkü. Demek yaşamak bir bakış açısı eğitimi.
Kanmak istemeyeni kandıracak yalan yok. Hep böyle vazgeçiyoruz cennetten. Her öpüş, her batış, her dane, her lokma, her günah, bir an gibi. Ömrü kısa. Nefsin gözü ‘kısa ömürlü lezzetleri’ görüyor. Vicdanın gözüyse ‘bâki olanları.’ İradenle iki şıkkı karşına koyuyorsun. Kısa da lezzetli uzun da. Hangi çöpü çekeceksin? Her kısa çöpü çekişin cennetten bir kez daha düşüşün. Hiç hissetmedin mi gittiklerinde yüreğinden çekilen dikenli telleri? Ellerindeki kesikleri? Belki o gitmiyor da sen düşüyorsun ha? Bir kez daha düşüyorsun. Bir kez daha. Ve bir kez daha...
Aşkı da mı yüzden düşmekle anıyorlar? Allah’tan başkasının aşkına ancak düşülür çünkü. İlk düşüşümüzün hikâyesi de böyledir. Sonraki düşmekler de belki onun kardeşidir.
Biraz daha uzaklaşıyorsun cennetinden. Karıştırdın çünkü. Kısa çöpü çekebilmek için deliller ürettin. Bile bile yaptın bunu. Kanmak istediğin için kandırdı şeytan seni. Her günahta küfre gidecek bir yol vardı. Biliyordun. Adım adım alıyordun mesafeyi. Lakin önemsemiyordun. Sûre-i Bakara’da “Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin!” buyuran Alîm-i Hakîm biliyordu elbet kandırılmaya meyyal olduğunu. Bu nedenle emretti tevekkülüne sığınmanı. Teslim olmanı. Yoksa neden pişman olasın? Öyle ya. Yanlış olduğunu bile bile seçtiğinde yanlışı yanar insan asıl. Doğrudan pişman olanı duydun mu sen? Yok ki. Olmaz ki. Olunmaz ki. Birşey daha diyeyim mi sana arkadaşım: Galiba cehennem de bu dünyaya borçlandığımız ama yaşamadığımız pişmanlıklarımızdan yaratılacak. ‘Hiç sönmeyecek bir ateş’ denince aklım ister istemez ona gidiyor. Pişman olduysan bilirsin. Pişmanlık küllenmeyen bir ateştir. Ve Aleyhisselatuvesselam Efendimiz buyuruyor: “Pişmanlık tevbedir.” Cehennem de belki edilmeyen tevbelerden birikmiştir.
3 notes
·
View notes
Note
“Mezardakilerin pişman olduğu şeyler için dünyadakiler birbirini yiyor.” Sözünü yorumlayabilir misiniz ?
Selamun aleyküm
Bu sözü en iyi özetlediğini düşündüğüm yeri sizinle paylaşmak isterim;
İşte ey hayat-ı dünyeviyenin zevkine müptela ve endişe-i istikbal ile istikbalini ve hayatını temin için çabalayan bîçareler!
Dünyanın lezzetini, zevkini, saadetini, rahatını isterseniz meşru dairedeki keyfe iktifa ediniz. O, keyfinize kâfidir.
Haricinde ve gayr-ı meşru dairedeki bir lezzetin içinde bin elem olduğunu sâbık beyanatta elbette anladınız.
Eğer mazi, yani geçmiş zamanın hâdisatını, sinema ile halihazırda gösterdikleri gibi istikbaldeki ahval dahi mesela elli sene sonraki halleri bir sinema ile gösterilse idi, ehl-i sefahet şimdiki güldüklerine yüz binlerce nefrin ve nefret edip ağlayacaktılar.
Dünya ve âhirette ebedî ve daimî süruru isteyen, iman dairesindeki terbiye-i Muhammediyeyi (asm) kendine rehber etmek gerektir.
Selametle kalın.Risale-i Nur
5 notes
·
View notes
Photo
🙋🏼♀️☕⚘🌸🌷🤲🌜 İnsan KaLbindeki Sevgiyi Ve GüzeLLikLeri Büyüttüğü ve PayLaştığı Kadar Vardır Mutlu Akşamlar 🙋🏼♀️☕⚘🌸🌷🤲🌜 Kaş sokakları bugün sabah 1* #sokak 2* #cadde 3* #anitibarı 4* #winter 5* #sessizlik (Kaş Ehl-i Keyf Restaurant) https://www.instagram.com/p/CKUSmJXlRxS/?igshid=197g69zj4opuq
0 notes
Photo
Sen sen ol ehl-i keyf olan yerde
Kahveyi eksik etme bir ferde
12 notes
·
View notes
Text
. Nass-ı Kur’anla şühedanın, ehl-i kuburun fevkinde bir tabaka-i hayatları vardır. Evet şüheda, hayat-ı dünyevîlerini tarîk-ı hakta feda ettikleri için, Cenab-ı Hak kemal-i kereminden onlara hayat-ı dünyeviyeye benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatı Âlem-i Berzahta onlara ihsan eder. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar.. yalnız kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar.. kemal-i saadetle mütelezziz oluyorlar.. ölümdeki firak acılığını hissetmiyorlar. Ehl-i kuburun çendan ruhları bâkidir, fakat kendilerini ölmüş biliyorlar. Berzahta aldıkları lezzet ve saadet, şühedanın lezzetine yetişmez. Nasılki iki adam bir rü’yada Cennet gibi bir güzel saraya girerler. Birisi rü’yada olduğunu bilir. Aldığı keyf ve lezzet pek noksandır. “Ben uyansam şu lezzet kaçacak” diye düşünür. Diğeri rü’yada olduğunu bilmiyor. Hakikî lezzet ile hakikî saadete mazhar olur.
Gök kubbenin altında yatar, al kan içinde,
Ey yolcu, şu topraklar için can veren erler.
Hakkın bu velî kulları taş türbeye girmez;
Gufrâna bürünmüş, yalınız Fâtiha bekler.
21 notes
·
View notes
Text
Ehl-i keyf
“Keyfine düşkün insan, zevkli, zevkine düşkün” anlamına tamlama. zevk düşkünlüğü değil, zevk sahibi olma anlamını barındırır daha çok. örnek olarak belirtmek gerekirse “çok rakı içmeyi seven” değil de rakının nasıl içileceğini bilen" anlamı verir. Deyimlerde ve atasözlerinde de kullanılır. örnek olarak: “ehl-i keyfin keyfini ne tazeler? taze elden taze pişmiş taze kahve tazeler.” Özet olarak sürekli zevk ve sefa içinde olan değil bir şeylerin sefasını nası süreceğini bilen kişidir.
8 notes
·
View notes
Text
Yollara düşme vakti yaklaşırken
Yollara çıkmak gerek. Nereye varacağımızın bir önemi yok. Önemli olan yol almak. Gerçekten yola çıkarken içerden de gemilerin kalktığını görmek lazım. Yolları yavaş yavaş sindire sindire gitmek lazım ki tekrar düşünebilelim. O yüzden kara yolculuğu yürümek veya bisiklet olmalı, denizde ise yelkenli olmalı. Amaç sağlıklı yaşamdan ziyade sağlıklı düşünme olmalı. Seyyah olmalı ve fakat gezgin bir tüccar değil. Çok düşünmeli yolda giderken ve fakat yol bittiğinde bir cümle çıkmalı ağızdan.
Ehl-i Keyf her daim hazır tutar aklını da atını da uzun düşüncelere uzun yolculuklara. Yollar ehl-i keyfi özgür kılar. O yalnızdır yolunda da düşüncesinde de. Daha çok koşalım daha çok pedallayalım, rüzgarları takip edelim, gelmeyen ilhamlarımızı bulalım.
6 notes
·
View notes
Photo
#Türk #vatan #izmir #Karşıyaka #uşak #İstanbul #ankara #sevda #şiir #felsefe #edebiyat #şarap #şair #yazar #insan #güzelsözler #yazarlar #aşk #sersevi #duygu #düşünce #şiirheryerde #Türkiye #şiirsokakta #umut #dünya #ayrılış (Ehl-i Keyf)
#şarap#vatan#türk#yazarlar#dünya#karşıyaka#i̇stanbul#umut#sevda#şair#şiirsokakta#güzelsözler#insan#şiir#felsefe#sersevi#aşk#ankara#edebiyat#yazar#duygu#şiirheryerde#uşak#ayrılış#düşünce#izmir#türkiye
0 notes
Photo
Tabiin’den Esbağ İbni Nubate rivayet ediyor ki: Hz Ali ile yolda giderken bir mezarlığa uğradım. Mezarlıkta dedi ki:
Esselâmu alâ ehli lailahe illallah, min ehli la ilahe illallah, ya ehle la ilahe illallah,keyfe vecedtüm kavle lailahe illallah. Ya lailahe illallah. bi-haqqi la ilahe illallah, iğfir limen qale la ilahe illallah, vehşurnâ fi zumreti men qâle la ilahe illallah.
Ben şöyle bir Hz Ali Ranh’a baktım. ‘Ne bakıyorsun öyle? Ben bunu Rasulullah’tan işittim.’ Der. Rasulullah şöyle buyurdu. 'Kim mezarlığa uğradığında bu kelime-i tevhid selamını okursa 50 yıllık günahlarının hepsi affolunur.' Hz Ali : ben dedim ki’ 50 yıllık günahı yoksa bunun durumu ne olur?’ Efendimiz ‘Annesi ve babasının günahları affolunur.’ Buyurdu. ‘Anne babasının günahları biterse ne olur?’ ‘Akrabalarının günahlarını affettirir.Akrabası biterse ona hakkı geçenlerden başlamak üzere bütün müslümanların günahları affolunur.’ Buyurdu.
Anlamı: Allah’ın selamı lailahe illallah ehlinin üzerine olsun. Ey lailahe illallah ehli biz de lailahe illallah ehliyiz. lailahe illallah Ehlinden Ey lailahe illallah ehli olan siz mevtalara selam olsun. Ey lailahe illallah ehli olan meyyitler lailahe illallah sözünün faydasını ahirette nasıl buldunuz? Ey kendisinden başka ilah olmayan Allahım lailahe illallah’ın hakkı için lailahe illallah diyenleri affet. Bizi de lailahe illallah diyenler zümresiyle haşr eyle.
Amin
0 notes
Photo
Tokat Ehl-i Keyf firmasına kartvizitleri kargolandı! #kartvizit http://www.argeseajans.com 0532 175 36 26
0 notes